Bebeklerde ağız ve diş bakımı ilk süt dişi çıktığı andan itibaren başlamalıdır. Düzenli aralıklarla diş hekimine götürülüp kontrolleri yaptırılmalıdır. Bu şekilde hekim aileye diş bakımı ile ilgili doğru bilgileri vererek ve gerek gördüğü anlarda koruyucu tedaviler yaparak hastanın erken süt dişi kaybını önler ve çocuğun ağız–diş gelişimi sağlıklı olur.
26 Ağustos 2012 Pazar
Hamilelikte Ağız Sağlığı
Hamilelik sürecinde sorunlardan kurtulmak içindiş taşına bağlı diş eti iltihabı var ise temizlenmeli ve ağız hijyenine maksimum özen gösterilmelidir.
Hamilelik sırasında anne adayında hormonal değişiklikler nedeniyle özellikle diş etinde bazı fizyolojik değişiklikler meydana gelebilir. Hastanın ağız hijyenide iyi değilse plak birikimine bağlı olarak hamilelik gingivitisi meydana gelir. Tedavi edilmez ise sert dokuya da geçerek yıkıma neden olan periodontitise neden olur. Hastanın yapması gereken hekimine başvurup diş taşlarını temizletmektir.İdeal olan ise çiftlerin hamileliğe karar vermeden önce hekime başvurup diş ile ilgili sorunlarını hallettikten sonra hamilelik sürecini yaşamalarıdır.
*Hamileliğin birinci 3 aylık devresi önemlidir, mümkün olduğunca işlemden kaçınılmalıdır. İşlem yapılabilecek enuygun zaman ikinci 3 aylık dönemdir. Ancak hastanın şiddetli ağrıları varsa ve bu ağrı hayat kalitesini etkiliyorsa hastanın doktoru ile konsültasyon yapılmalı ve doktorun direktifleri doğrultusunda işlem yapılmalıdır.
*Hamilelik sırasında bilinçsizce ilaç kullanılmamalıdır, tetrasiklin grubu antibiyotikler sert dokularda depolandığından doğacak çocuğun dişlerinde renklenmeler meydana gelebilir.
Abur Cubur ve Şekerlemeler
Çocuğunuz enerji kazanmak için öğün aralarında da bir şeyler yemek isteyebilir. Böyle zamanlarda ona bisküvi yerine elma, kepekli ekmek, muz, havuç gibi sağlıklı yiyecekler vermeniz daha doğru olur. Yemeğe oturduğunda pek aç olmasa bile gerekli besinleri bu şekilde almış olacaktır.
Şekerli besinler de sorun yaratabilir. Tüm şekerli yiyecekleri yasaklamamız gerçekçi değildir; ancak uygun bir kısıtlama getirebilirsiniz. Şeker, kalori bakımından zengin olmakla birlikte besleyici değeri azdır, üstelik dişlere de zararlı etkileri vardır. Çocuğun şekerlemelere yönelik ilgisini ona verdiğiniz tatlı yiyeceklerin miktarını en aza indirerek denetleyebilirsiniz.
• Yemeklerde muhallebi yerine yoğurt ve meyve verin. Peynir de ağızda oluşan ve diş minesine zarar veren asitleri nötralize ettiği için yararlıdır.
• Şekerli yiyecekleri öğünlerin arasında değil, yemeğin sonunda verin.
• Uzun uzun emilen ya da çiğnenen şekerler yerine çabuk bitirilen şekerli yiyecekleri tercih edin.
• Meyve sularına ayrıca şeker katmayın ve yalnızca sofrada verin. Başka zamanlarda içmesi için süt ya da su verin
• Çocuğunuzu ödüllendirmek ya da cezalandırmak için şekerli yiyecekleri kullanmayın, bu tür yiyeceklerin onun gözündekini değerini arttırırsınız.
• Dişlerini florürlü bir diş macunuyla, günde en az iki kez, kahvaltıdan sonra ve yatmadan önce fırçalamayı alışkanlık haline getirmesini sağlayın.
• Şekerli yiyecekler ve cips türü yiyeceklerden sonra diş çürüklerini önlemek için dişleri fırçalayamıyorsak bile en azından ağzın bir bardak suyla çalkalanmasını sağlayabilirsiniz.
Doğru Beslenme
İyi beslenmenin anahtarı çeşit zenginliğidir. Hafta boyunca çocuğunuza değişik türde yiyecekler vermişseniz gerekli besin maddelerinden yeterince aldığına emin olabilirsiniz. Uzun süre belli bir yiyecekten, söz gelimi yalnızca kek, bisküvi, ya da işlenmiş yiyeceklerden sosis, hamburgerden başka bir şey yemeyen çocuk için sağlıksız beslenme söz konusudur.
Sofra Sorunlarından Kaçınma
Yemek sırasında masabaşı sorunlarından kaçınmanın sırrı, sizin rahat ve arkadaşça yaklaşımınızdır. Her şeyden önce, çocuğunuza yemek yemenin, açlığı gidermenin zevkli bir yolu olduğunu öğretmelisiniz. Yemek zamanını onunla bir irade savaşına dönüştürmek kesinlikle yanlıştır. Sonuçta sizin keyfiniz onunkinden daha çok kaçacaktır. Üstelik, bir sonraki yemek zamanı, karşı koymaları daha da güçlü olacaktır. Yemek, hoş bir deneyim olmalıdır, bu nedenle yemekle ilgili sorunlarda ikinizi buluşturan ortak bakış açısını yakalamalısınız.
• Çocuğunuza bol çeşitli yiyecekler sunun ve seçme şansı tanıyın. Neyi sevip neyi sevmediğini kısa sürede belli edecektir.
• Ne belirli yiyecekleri yemiyor diye cezalandırın, ne de başka bir şeyi yiyor diye ödüllendirin. ‘Havuçlarını yersen oyuncakla oynayabilirsin’ gibi bir yaklaşım, havucun ancak ödülle yenebilecek ölçüde berbat bir şey olduğu görüşünü oluşturur.
• Yemeğini bitirmesi için acele ettirmeyin. O sizden daha yavaş yer. Sofradan kalkmak için yemeğinin bitmesini beklemesini istiyorsanız, siz de ona gerekli zamanı verin.
• İstediğinden daha fazlasını yemesi için onu zorlamayın. Ne kadar yiyeceğine kendisi karar versin. Gelişimi normalse iyi beslendiğinden emin olun.
25 Ağustos 2012 Cumartesi
Çocuklarda Beslenme
İki yaşına ulaştığında çocuğunuz, mama sandalyesinden ‘mezun olarak’ yemek masasında ailenin geri kalanına katılmaya hazır duruma gelebilir. Her yemek zamanı çok önemli bir sosyal olaydır ve ailenin bir bireyi olarak masaya katılmayı öğrenmek çocuğunuzun süregiden kişilik gelişimi açısından yaşamsal önem taşır. Çok açık ki çocuğunuzun ne yediği de önemlidir ama, siz sofranızda yeterince besleyici yiyecek bulundurduktan sonra, yiyip yememeyi ona bırakabilirsiniz. Ne zaman ne kadar yiyeceğini bırakın o belirlesin.
Diabet(Şeker Hastalığı)
Yaşlı hastalarda izlenen diabet vakalarında gerek ağız temizliğinin yeterli olmaması gerkse diğer sistemik rahatsızlıklar ve fizyolojik değişiklikler (tükürük akış hızının azalması) ile ağız içi bulgular daha belirgin olarak ortaya çıkar.
Diabetle beraber artan ağız içi şikayetler;
* Gingivitis(diş eti iltihabı) ve periodontal hastalıklar
* Oral Candidiasis (Ağız içi mantar)
* Diş çekimi sonrası osteitis(dry socket)
* Ağızda yanma hissi
İlerleyen yaşla birlikte, hasta ağız hijyenini yeterli derecede sağlayamıyorsa plak birikimi artar. Diş eti çekilmesine bağlı olarak sementin açığa çıkması ve kalınlaşması gözlenebilir. Yaşlı hastalarda yeterli ağız hijyeninin sağlanamadığı durumlarda ortaya çıkan periodontal rahatsızlıkların yanında, diabet de periodontal hastalıklara neden olmaktadır. Yapılan çalışmalarda, tip 1 diabetin erken döneminde meydana gelen gingivitisin, diabet olmayan hastalardaki gingivitis özellikleri taşıdığı gözlenmiştir.
Klinik olarak periodontal hastalığı olan bireylerde izlenen şiddetli kemik kaybı, diabetik bireylerde gözlenen kemik kaybıyla benzerdir. Ancak,tip 1 diabet vakalarında diş eti cebindeki bakteri florasında farklılıklar vardır. Birçok çalışma, diabet ile oral candidiasis, mukozada hassasiyet ve yanma hissi arasında bir ilişki olduğunu belirtir. Artan genetik hassasiyet,vücudun savunma sistemi ve değişen ağız şartları candiasis için uygun ortam oluşturur.
Protez kullanan hastalarda,ağızda yanma hissine sıklıkla rastlanır. Ağız mıkozasındaki yanma hissi protezin çıkarılmasıyla azalır. 50 yaş üstü kadınlarda özellikle rastlanabilir. Diabet dışında ağızda yanma hissini oluşturan faktörler demir, protein, B2, B12, B6 vitamin eksikliği gibi sistemik rahatsızlıklar, düzgün parlatılmamış protez yüzeyleri,aşırı antibiyotik kullanımı,ağız gargaraları, reflü ve ağız kuruluğudur. Ağızda yanma hissi ağrılıdır ve sabahları yoğundur. Ağız kuruluğu ve tat almada azalma vardır. Tatlı gıdalar daha az, acı ve ekşi gıdalar daha fazla algılanır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)